SPORCU SÖZLEŞMELERİNDE SİGORTA SORUNU
Bu makalemde Futbol ve Basketbol’da sporcu sözleşmelerinde yaşanan en büyük sorunlardan birisi olan sporcuların sigortalarının hiç yatırılmaması veya eksik yatırılması konusunda uygulamada yaşanan sorunlardan bahsedeceğim ve çözüm önerilerinde bulanacağım.
SPORCU SÖZLEŞMELERİ
Özerk Federasyonlar (Futbol ve Basketbol) gibi belirli ligleri kapsar şekilde (örneğin Basketbolda TBL ve TB2L) “sporcu tek tip sözleşmesi” yapma zorunluluğu getirmiştir. Bizim genel anlamıyla “sporcu tek tip sözleşmesi” olarak belirttiğimiz sözleşmeler futbolda “Profesyonel Futbolcu Sözleşmesi” adını almakta, basketbol, voleybol ve hentbolda ise “Tek Tip Sözleşme” olarak geçmektedir. Genel olarak bahsettiğimiz “sözleşme” bu makalede bahsettiğimiz tüm sözleşmeleri kapsar nitelikte kullanılmaktadır.
Bu sözleşme uyarınca sözleşmelerin başlangıç ve bitiş tarihleri bellidir. Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transfer Talimatı MADDE 19/3 uyarınca tüm tektip sporcu sözleşmelerinin bitiş tarihi 31 MAYIS olarak yazılmak zorundadır.
Basketbolda kulüple sporcu arasında akdedilen sporcu tek tip sözleşmesinin bitiş tarihi ise Sözleşmeli Sporcular Lisans Tescil ve Transfer Yönergesi MADDE 24.2 uyarınca 30 HAZİRAN olarak yazılmak zorundadır.
Sporcu tek tip sözleşmesinin başlangıç tarihi ise transfer dönemi içinde kalmak koşuluyla bu aralıktaki herhangi bir tarih olabilir. Örneğin ara transfer döneminde transfer olmuş bir sporcunun da sözleşmesi -talimat ve yönergedeki liglerde yer alan bir takımla anlaşmışsa – yine tek tip sözleşme olacak ve başlangıç tarihi yeni kulübüne transfer olduğu tarih olacaktır.
SGK’YA BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Profesyonel spor kulüplerinin tek tip sözleşmeli olsun ya da olmasın bünyelerinde yer alan her sporcuyu Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirme yükümlülükleri vardır. Bu kanunun emredici bir hükmüdür ve kanunun aksi hilafına yapılan tüm işlemler ve sözleşmeler geçersizdir. Kulüple sporcu arasında ister özel ister tek tip hangisi olursa olsun sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren kulüp oyuncuyu SGK’ya bildirmekle mükelleftir.
Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlar şu şekildedir;
- Kulüp sporcuyu sigortaya hiç bildirmemektedir. Bu açıdan bakıldığında sporcu sanki boştaymış hiç çalışmamış gibi bir sonuç çıkmaktadır. İleride bahsedeceğimiz iki emsal Yargıtay kararı bu konuda sporcuların haklarını arama noktasında yol gösterici olmaktadır.
- Kulüp sporcuyu sigortaya geç bildirmektedir. Bu durum ise profesyonel spor yöneticiliğinin olmadığı ve profesyonel kulüplerin tek adam sisteminde amatör anlayış içerisinde yönetildiğini göstermektedir. Kulüp sporcunun sigortasını yapmakta ancak işe giriş bildirimini 2-3 ay geç başlatmaktadır. Bu durumda Yargıtay bir futbolcunun açtığı davada Türkiye Futbol Federasyonundan maç evraklarının istenerek hizmet tespiti davasının sonuçlandırılması gerektiğini belirtmiştir.
- Kulüp sporcunun kazancını eksik göstermektedir. Maalesef bu durum Türkiye’de sporcuların tamamına yakınının yaşadığı bir sorundur. Kulüpler sporcuların tamamına yakınını asgari ücretten sigortalı göstermekte ve düşük prim ödemektedir. Türkiye’nin en çok para kazanan teknik adamı Fatih Terim’in bile Galatasaray SK’ünü çalıştırdığı dönemde Samet Aybaba’nın ise Beşiktaş’ı çalıştırdığı dönemde sigorta primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığı tespit edilmiştir.
Düzgün bir kontrolün sağlanmaması, spor kulüplerinin profesyonel spor yöneticileri yerine amatör kişilerce yönetilmesi, eş-dost ilişkilerinin fazlaca olması, sporcuların camia içinde adlarını kötüye çıkarmak istememeleri ve devlet alacakları konusunda spor kulüplerine her dönemde imtiyazlar sağlanmasından kaynaklanan adaletsiz devlet politikaları sporcuların bu açıdan haklarının yenmesine ve seslerinin bastırılmasına sebep vermektedir.
ÇÖZÜM YOLU
Sigortadan kaynaklanan uyuşmazlıklarda çözüm yolu genel hükümlere göre belirlenmektedir. Aslında ispatı oldukça kolay olan tek tip sözleşmelerde yer alan ve tarafların özerk federasyonlara verdikleri belgelere rağmen bu konu adli yargıya taşınmak zorundadır. Bu hususta “hizmet tespiti davalarına” bakmakla yetkili olan İş Mahkemeleri görev yönünden yetkili kılınmıştır.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2002/9790 E ve 2002/10380 K sayılı 31.12.2002 tarihli ilamında “Profesyonel sporcu sıfatıyla,davacı ile davalı spor kulüpleri arasında yapılan sözleşmelere dayalı bulunan, profesyonel sportif faaliyetler cümlesinden olarak gerçekleşen çalışmaların, Borçlar Kanununun 313 ve devamındaki maddelerde düzenlenen "Hizmet akdi" kapsamında bulunduğunda kuşku ve çekişme yoktur. Bu bağlamda, uyuşmazlığın 506 Sayılı Yasanın uygulanmasından doğduğu gözetildiğinde,aynı Yasanın 134.maddesi hükmü gereği davanın görülmesinde iş mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu tür davalarda yetkili mahkeme ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 9 ve 17 maddeleri hükümlerine göre belirlenmesi zorunludur.” yargı yeri konusunda yaşanan uyuşmazlıklara karşı yargı yerinin İş Mahkemeleri olduğu konusunda hüküm kurmuştur.
Hizmet tespiti davasıyla sporcuların ve antrenörlerin hizmet tespiti kayıtları düzeltilebilmekte ve bu hususta yargılama sonucunda eksik yatan veya hiç yatmayan sigorta prim günleri sporcu lehine düzeltilebilmektedir.
İSPAT YÜKÜ
Kural olarak hukuk davalarında müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Bu tarz hizmet tespiti davalarında da ispat yükü davacı sporcudadır. Sporcu açtığı davada davalı kulüpte çalıştığını ve sigortalı çalışma süresinin doğru gösterilmediğini ispat etmekle mükelleftir. İspatın şekli konusunda yine Yargıtay uygulamalarına bakmamız gerekiyor.
Bu hususta Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2010/2866 E ve 2011/6332 K sayılı 14.07.2011 tarihli kararı bu konuda rehber niteliktedir. Yapılacak olan işlemler ve ispat şekli bu kararda açıkça anlatılmaktadır. Öncelikle Yargıtay HGK’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları doğrultusunda bu tarz hizmet tespiti davalarında ispat açısından yapılması zorunlu olan işlemlerden bahsetmemiz uygun olacaktır.
“Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.”
Yargıtay’ın bu yerleşmiş uygulaması dikkate alındığında yapılması gereken işlemler aşağıdaki şekilde sıralanabilir
- Öncelikle işe giriş belgesinin davalı kulüp tarafından verilip verilmediği tespit edilecektir
- Daha sonra işverenin yani davalı kulübün SGK kapsamında olup olmadığı gerçekten böyle bir iş yerinin var olup olmadığı resmi kayıtlar getirtilmek suretiyle tespit edilecektir
- Bu hususta ilgili Federasyondan kayıtlar ve sözleşme örnekleri talep edilecektir
- İşe giriş ve çıkış tarihlerine ilişkin aynı dönemde birlikte çalışmış sporcular ya da komşu işverenlerin (rakip takımların) aynı nitelikte işi yapan sporcuları tanık olarak dinlenecektir.
Bu hususlar kanunun ve üst mahkemenin aradığı zorunlu unsurlar olup tamamının gerekli araştırmalar sonucunda yapılması ve kararın bu şekilde verilmesi gerekmektedir.
Nitekim yukarıda sözü geçen 21. HD içtihatında da
“Somut olayda , mahkemece davalı işyeri tarafından verilen kimlik kartı bulunan tanık beyanlarına dayalı olarak istemin kabulüne karar verilmiş ise de dinlenen tanıkların davalı işyerinde davacı ile birlikte çalıştığı süre tesbit edilmeden, davalı işyerine ait dönem bordroları getirtilip davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanları veya işverenleri ile işyerinin niteliği gözetilerek Türkiye Futbol Federasyonunda kayıtlı davalı kulüpte oynadığı tesbit edilen sporcular tesbit edilerek beyanlarına başvurulmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.” gerekçesiyle yerel mahkemenin kabul hükmünün eksik inceleme nedeniyle BOZULMASINA karar verilmiştir. Burada önem arzeden konu hiç şüphesiz ki tanık anlatımları olacaktır.
Bu sürecin ardından yukarıda ayrıntılı bir şekilde anlattığımız sürecin sonunda uyuşmazlıklar çözülmekte ve kulüp eksik yatırılan ya da hiç yatırılmayan primler nedeniyle SGK’dan yüklü bir para cezası yemekte ve oyuncuya karşı olan sorumlulukları devam etmektedir.
Günümüzde uygulamada hemen hemen tüm sporcular bu şekilde sigorta primleri konusunda haksızlığa uğramakta ve “camiada iş bulma endişesi ile” yasal yollara başvurmada çekinceler yaşamaktadır. Bu tarz konularda “eylem aşamasında” kısa vadede en etkili yol birden çok oyuncunun birlikte hareket etmesi, uzun vadede ise her branştan sporcular için etkili ve aktif “sporcu sendikalarının” kurulması olacaktır.
Avukat Özcan Yüksel